4 Kasım 2013 Pazartesi

Çare Drogba

Parçalı Fil, Afrika Aslanı, İnsan Azmanı, Dev Yürek, Altın Ayak, ya da Çare.
Çare Drogba!




Didier Drogba, Fildişi Sahilleri'nin kirinden ve tozundan çıkan bir elmas gibi. Doğduğu ülkenin standartlarına göre orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Futbolcu olan amcasının etkisiyle Fransa'ya taşınan burada futbol oynamaya başlayan Drogba, uzun boyu ve hızıyla dikkat çekti. İlk etapta bek pozisyonunda oynatılan Drogba, amcasının antrenöre tavsiyeleri üzerine forvet mevkinde oynatılmaya başladı ve asıl dikkat çekmesi bundan sonra oldu. Futbolun etkisiyle derslerinin zayıflaması, ailesinin futbola karşı çıkmasına neden oldu.

1 sene ara verdikten sonra dayanamadı ve tekrar futbola dönmek için Fransa'ya giderek Le Mans takımında oynamaya başladı. Bu takımda kendini göstermesi için büyük bir fırsat yakalayan fakat disiplinsizliği nedeniyle potansiyelini gösteremeyen Drogba, evlenmesiyle birlikte tamamen farklı bir oyuncu oldu. Hayatına düzen getirmesiyle birlikte futbolunu geliştiren oyuncu, 1. lig takımlarının dikkatini çekti Marsilya'ya transfer oldu. Belki de hikaye aslında tam da burada başlıyor. Drogba Marsilya'da öyle bir patladı ki, takımın yıldızı ve lideri, taraftarın yıldızı oldu. Kendisi için marşlar yazıldı. Bu yüzdendir ki, Chealsea'den gelen teklifi hiç düşünmeden reddetti. Fakat çaresizdi, takıma para kazandırmak zorundaydı.

Mutsuz başladığı Chelsea kariyeri harika geçti ve Avrupa'nın en iyi forvetleri arasında gösterilmeye başladı. Kariyerinin en muhteşem gollerini de burada attı. 8 yılın sonunda yaşı sebebiyle takımdan ayrılmak zorunda kalınca Çin'in yolunu tuttu. Yarın sezon sonunda ise parçalı formayı sırtına geçirmek için İstanbul'a geldi.



Artık yaşı 35, fayda vermez diyen herkesin ağzına tıktı laflarını, daha ilk maçta. Maçlar ve aylar geçtikçe Galatasaray taraftarı öylesine sevdi ki bu dev adamı. Bunun nedeni golleri, asistleri falan değildi. Bu sevginin nedeni, ilerleyen yaşına, başarıya doymasına, nasıl oynarsa oynasın parasını alacak olmasına rağmen canını dişine takarak oynaması. Savaşması. Bu hırslı savaşçı kimliği öylesine büyüledi ki taraftarı, Gezi direnişi dönemindeki sloganlara atıfla "Çare Drogba" bile denildi.

Bu parçalı fil, daha ne kadar futbol oynar ve Galatasaray'da kalır bilinmez ama, burada oynadığı sürece mottomuz şu olacak: "We have Drogba, they don't!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder