1 Kasım 2013 Cuma

Keşke

Keşke gitmeseydim. Bugüne kadar hayatta yaşayıp sonradan kelimelerimi tükettiren pişmanlıklarımı yan yana koyup enteresan bir yapı oluşturmak istesem, bununki kadar görkemli olamaz adeta. Unesco'nun gördüğünde Kültür Mirası Listesi'ne alacağı bir görkeme sahip olur bu pişmanlığımın anıtı. Şekli ise, alnından çil çil terler akarken bakmak istemediği tarafta bir miknatıs varmışçasına çekilir gibi başka bir tarafa bakan benden oluşur. O an öyleydim çünkü.





Oysa sıradan başlamıştı her şey. Uykuma düşman hafta içi sabahlarının aksine uykumu alarak kalkmış, vitamini ve besleyiciliği bol; yumurta, beyaz peynir, Gemlik zeytini, kepekli ekmek ve çaydan oluşan kahvaltımı yapıp güne iyi başlamıştım. Diğer günlerin aksine salaş ve rahat giyinip keyfin dibine vuracaktım. Tek isteğim, bir an önce bir yapı market ziyareti yapıp ihtiyacım olan o gece lambasını alarak, büyük bir hevesle alıp haftalardır beklettiğim o kitabı okumaktı.

Olmadı. Yapı marketten içeri girip biraz ilerledikten sonra onu gördüm. Gördüğüm anda ayaklarımdan kulaklarıma kadar bir spor araba hızıyla yürüyen sıcaklığa engel olamadım. Ne yapacağımı bilemediğim ve hayatım boyunca ani karar verme yeteneği edinemeyen biri olduğum için öylece kalakaldım. Bu durumumu gördüğünde acır gözlerle bakıp uzaklaştı. Ben hala aynı şekilde duruyordum.

Masa lambası almak için gittiğim yapı marketten, mum alarak çıktım. Eve gidip mumları yaktım. Pişmalıklarım gözyaşına döndü, aktı, aktı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder